Hakkımızda

You are here:
DSC00525-2

Meslek hayatıma 1966 yılında Cağaloğlu Nuruosmaniye Caddesi Ali Baba Türbe sokak’taki bir matbaada çırak olarak başladım. Daha sonra kalfa, ustabaşı ve yönetici olarak 11 yıl süren bu yolculuğumun nihayetinde 10.06.1977 yılında Çemberlitaş Boyacı Ahmet sokak Bezci İşhanının 2. katında, 30m2’lik bir odadaki matbaamıza Seçil Ofset adını verdik. Bütün gücüm bu mütevazi matbaadaki 64 model tek renkli olan makine ve meslek aşkıydı. Yoklukların ve kuyrukların hatta 5/6 saat elektrik kesintilerinin olduğu bu dönemde, kağıt talaşlarının üzerinde 1–2 saat dinlenip, gece yarılarına kadar bir tek çırakla çalıştığım, boya merdanelerini gaz yağı bulamadığım için mazotla, atölyede su olmadığı için sokak kaldırımında merdane yıkadığım günlerimi hiç unutmadım. Üstten sıkmalı Maksima Giyotin’le ara vere vere kağıt kestiğim anları bugünde gülümseyerek hatırlıyorum. Nereden nereye geldiğimi başka nasıl anlatabilirim ki. Yine de tüm bunları bana yaşattığı için daima ALLAH’a HAMD ediyorum.

Çalışmamın karşılığını hep aldığıma inanırım. Nitekim 1978 yılında Çemberlitaş, Peykhane Caddesi Kamer Han’daki yeni yerimize taşınırken yine bu gururu taşıyordum. Şimdi makine parkımızda 57×82 tek renkli bir Roland daha vardı. 1983’de 70×100 iki renkli Roland, 1985’de 35×50 tek renkli Roland ailemize katıldı. Gelen her makine monte edilirken çocuklar gibi sevindiğimi hiç saklamadan söyleyebilirim. Hele 1990’da yepyeni pırıl pırıl Roland geldiğinde sevincim sonsuzdu, artık çağdaş teknolojiye adım atıyorduk.1997 yılı sonunda bugünkü matbaamızın bulunduğu Bağcılar 100. yıl mahallesi Matbaacılar Sitesindeki kendi yerimize taşındık. Parkımıza katılan 1998 model dört renkli, son sistem 70×100 Komori Makine kapasitemizi hayallerimin üstüne taşıyordu. Ancak 2006 yılında, 70×100 beş renkli son sistem Komori makinemizi ve 2007 yılında da son sistem CTP’mizi getirerek matbaa teknolojisinin zirvesine tırmandık.Mesleğe çırak olarak başlamıştım ve bugünlere gelmiştim. Hâlâ her sabah saat 6.30’da muntazaman işimin başında olmanın ödülü diye düşünürüm bugünlerimi. Gelir gelmez makineleri çalıştırıp, onların mekanik durumlarını incelemek, makineye çıkarak boya koyan, kalıp takan, ayar yapan ve her basılan işi görmeden huzur bulmayan bir insan olmanın da rolü vardır herhalde…!

Bir işverenden çok bir usta olarak anılmayı hep daha çok sevdim. Ancak hepsinden önemlisi gerek ahlâken, gerekse sanat yönüyle mesleğe kazandırdığım ustalar benim en büyük gurur kaynağımdır. 1977 yılındaki ilk makinemiz ve bugün parmakla sayılacak kadar az olan tek çıkış makaslı 35×50 makinemiz, matbaamızın bir köşesinde küçük birer anıt gibi duruyor. Alman montörler gelip 35×50 makineyi gördüğünde “hâlâ nasıl bu kadar güzel baskı yapıyor” diye şaşırıp kalmış, fotoğraflarını çekip öyle gitmişlerdi. Şimdi onlar gelecek nesillere gösterebileceğim çok önemli bir şeyi temsil ediyor; Seçil Ofset’in o meşakkatli yollardan geçip alnının akıyla nasıl bugünlere geldiğini, meslekteki ayak izlerini…

Hüseyin Salâhi Çiloğlu

Kağıdın Tarihçesi

İnsanoğlu her zaman düşüncelerini aktarmanın ve kaydetmenin yollarını ve bunları nasıl daha ileriye götüreceğini araştırmıştır.

Bunların ilk örnekleri balmumundan yapılmış levhalar, yapraklar, bronz, ipek ve kil tabletleridir. Çok miktarda bilginin kaydedilmesi ve ucuza elden ele dolaşması kağıdın buluşuna kadar mümkün olmamıştır.